18 Şubat 2016 Perşembe

Aşk, Sanat, Tarih ve Floransa


Floransa

Yazımı Floransa’dan yazıyorum. Küçük bir kız çocuğuyla doya doya bir Floransa gezisi için neler yapılır bir bakalım.  İlk durağımız Cumhuriyet Meydanı. Burada golf arabasıyla bir buçuk saatlik bir şehir gezisi yaptık. Yağmurlu bir gündü ama şansımıza arabaların yanlarını naylon bir örtüyle kapatmışlardı. Bu pratik çözüm bizi ıslanmaktan kurtardı. Arabayı hoş bir kadın kullanıyordu. Müzelerin, kiliselerin ve görülmesi gereken yerlerin önünde duruyor ve bilgi veriyordu. Birçok dilde konuşma var ama Türkçe yok. 

Araba'nın İçi

Bir buçuk saatin sonunda yağmur dinmişti. Tekrar Cumhuriyet Meydanı’na dönüş yaptık ve burada Paszkowski isimli restoranda yemek yedik. Salatalarına bayıldım, şiddetle tavsiye edilir. Hanım Ada Minestrone (sebze çorbası) içti. Çok lezzetliydi. Burada fiyatlar biraz yüksek haberiniz olsun. Yemeğin sonunda birer Americano içtik. Oda muhteşemdi. Ayrıca restoranın hemen karşısında atlıkarınca var. Çocuğunuzu bindirmeyi unutmayın. Ben bazen kendime de bilet alıyorum. Çok hoşuma gidiyor binmek:) Bizim kız üç defa bindi. Sonrasında arabasına oturur oturmaz uykuya daldı. 



atlı karınca

Hanım Ada uyurken meydanın yanında bulunan, ilk başlarda manastır olmuş sonradan kiliseye çevrilmiş muhteşem yapının yanına geldik. Kilisenin üst katında müze var. Üst kata çıkarken sizi dar ve yüksek merdivenler bekliyor. O yüzden eşim Tayfun’u kızımla birlikte aşağıda gitar çalan müzisyenin yanında bırakıp kendimi keşfe verdim. Üst katta birçok ünlü heykeltıraşın eserlerine rastlamak mümkün.Bu arada bulunduğum yerin camından dışarı baktığımdaki manzara da muhteşemdi…











Kilisenin Manzarası

Kiliseyi ve müzeyi gezdikten sonra hemen yakınlardaki 15.yy’dan kalma pazarı gezdik. Burada bolca deri ürünler mevcut. Çantalar, montlar vb. Pazarın girişinde bulunan meşhur domuz heykelinin yanında bulduk kendimizi. Bu heykel ile ilgili bir de efsane dolaşır ağızdan ağıza. Bu domuz heykelinin ağzına para attığınız ve deliğe girdiği takdirde dileğiniz gerçek olurmuş. Ayrıca heykelin kafasını okşamanız halinde yolunuz bir daha Floransa’ya düşermiş.



Mercato Nuovo

Signoria Meydanı (Piazza Della Signoria) bir sonraki durağımızdı. Bu meydandaki tarihi eserler adeta başımızı döndürdü. Hepsi muhteşem ve göz alıcılar… Ünlü Davut Heykeli 400 yıl boyunca burada durmuş. Şimdilerde Davut Heykeli’nin bir kopyası yine aynı yerde duruyor. En solda Ammanatinin eseri olan Neptün Çeşmesi var. Neptün havuzunun ortasında mermerden yapılmış deniz tanrısı Neptün’ün heykeli, mermer atlar ve etrafında deniz kızları ve erkek deniz tanrıları… Yarım saat hepsini inceledim, muazzamdı. İlginçtir ki Michelangelo Ammanati’ye “Ammanati, Ammanati yazık ettin güzelim mermer parçasını’’ demiştir.  İçeride bulunan bilet ofisinden biletinizi alıyorsunuz ve bir sürü müze geziyorsunuz. Muhteşem bir yer… Biz ücretsiz olan Palazzo de Veccio müzesini gezdik sadece…

Deniz Tanrısı Neptün

 Neptün Çeşmesi

 Neptün Çeşmesi detay


Neptün Çeşmesi detay

 Davut Heykeli'nin Kopyası

Palazzo Veccio 

Palazzo Veccio

Palazzo Vecchio Müzesi

Palazzo Vecchio Müzesi

 Palazzo Vecchio Müzesi

Palazzo Vecchio Müzesi

 Palazzo Vecchio Müzesi

Palazzo Vecchio Müzesi


  Palazzo Vecchio Müzesi


  Palazzo Veccio Müzesi

Bir sonraki durağımız Bargello Müzesi… Evet birçok müze pazartesi açık, sanırım burası Floransa o yüzden :) Müzeye giriş 4 euro, Floransa kartı olanlara ise bedava. Bu yapı eskiden hapishaneymiş, şimdilerde müze olmuş. Floransa’daki en eski devlet binasıdır. İçeride bulunan heykeller Rönesans dönemine ait. Burada bulunan Donatello’nun Davut Heykeli hem Rönesans dönemine ait parçalardan en önemlilerden biri hem de Floransa’nın sembollerinden biridir.

 Bargello Müzesi


Bargello Müzesi

Bargello Müzesi



Bargello Müzesi 

Bargello Müzesi


 Bargello Müzesi



Bargello Müzesi

Bargello Müzesi

Bargello Müzesi

 Bargello Müzesi

Bargello Müzesi

Bargello Müzesi

 Bargello Müzesi

 Bargello Müzesi

Bargello Müzesi

Bargello Müzesi

 Bargello Müzesi

Bargello Müzesi

Yağmur çamur demeden gezmeye devam… 


Bir sonraki durağımız Ponte Vecchio Köprüsü… 
 Bu köprü hem ilginç yapısı hem de ilginç hikayesi ile Floransa’nın görülmeye değer yerlerinden birisidir. Köprüyü gezmeye gittiğinizde kuyumcuları göreceksiniz. Aslında bu geçit yapıldığında burada kuyumcular değil dericiler varmış, daha sonradan burası kuyumculara çevrilmiş.  Günümüze kadar son derece başarılı bir şekilde korunan bu köprüyü mutlaka ziyaret etmelisiniz. Buraya kadınların cenneti, erkeklerin cehennemi diyormuş yerliler. Bizim kız bile mücevherleri görünce mest oldu. Pahalı ucuz her bütçeye uygun ürün var. Ben kendime hatıra olsun diye eski Roma dönemine ait bir kolye aldım ve çok severek takıyorum.


 Ponte Vecchio Köprüsü

 Ponte Vecchio Köprüsü

 Ponte Vecchio Köprüsü

 Ponte Vecchio 

 Ponte Vecchio

 Ponte Vecchio 

Ardından, Medici Ailesi’nin yaşadığı son saray olan Palazzo Pitti’nin karşısında bulunan Pitti Restoran’ta oturduk. Truffle sevenler mutlaka buraya uğramalılar. Menüde Truffle Mantarlı yemek çeşidi epeyce fazlaydı. Ayrıca burada ekmek ve zeytin de satılıyor, alabilirsiniz. 

 Pitti Restaurant

 Pitti Restaurant

 Yemeğimiz bitince karşıya Pitti Sarayına doğru yürüdük. Pazartesi olduğu için sadece bahçeyi gezebiliyorduk. Önce üzüldüm ama daha sonra bahçenin büyüklüğü, mimarisi bizi mest etti. Bahçeyi gezmek 10 euro, sarayı gezmek 20 euro, aklınızda bulunsun. İçeriye son giriş saati 18.00. Bahçe deyip geçmeyin, gez gez bitmiyor. Uzun bitmeyen merdivenleri var. Biz bebek arabasını aşağıda bıraktık, Hanım Ada’yı da kucağımıza aldık. Bahçenin en tepesine çıkınca muhteşem Floransa manzarası sizi bekliyor. İnerken aynı yerden değil yan yoldan indik ve meyve ağaçları, labirent yollar karşımıza çıktı. Tek kelimeyle muhteşemdi. Hiç ayrılmak istemedim oradan… Bahçeyi gezdikten sonra otelimize doğru yola çıktık, günü böyle bitirdik.

 Palazzo Pitti

  Palazzo Pitti

 Palazzo Pitti

 Palazzo Pitti


  Palazzo Pitti

 Palazzo Pitti


 Palazzo Pitti

 Palazzo Pitti

Palazzo Pitti

 Palazzo Pitti

 Palazzo Pitti

 Palazzo Pitti

 Palazzo Pitti manzara


İkinci gün kahvaltıdan sonra Uffuzi’ye geçtik. Burası dünyanın en eski ve en ünlü müzelerinden birisidir. Çok fazla sıra vardı ve bizimde Firenze kartımız olmadığı için sıraya girmedik. Bir gün sonra çok erken bir saatte gelme kararı aldık. Uffuzi’nin hemen yanında bulunan Galileo müzesine girdik. Müze bizi mest etti. Hanım Ada bile şaşkın ve meraklı gözlerle gezdi müzeyi. 

Galileo Müzesi 

Galileo Müzesi

Galileo Müzesi

Galileo Müzesi

Galileo Müzesi

Galileo Müzesi

Galileo Müzesi

Galileo Müzesi

Galileo Müzesi

Galileo Müzesi


Galileo Müzesi

Müzeyi gezmeyi bitirince Michelangelo’nun Davut’unu görmek için çıktık yola. Eşim haritadan dar ve turist az olan sokaklar bularak bizi oraya götürdü. Dar ve eski Floransa sokaklarında yürümek gibisi yok…

Floransa Sokakları

 Biraz fazla yürüdük ve yorulunca San Marco Meydanı’nda Gran Cafe’ye oturduk, Bassilica SS.Annunziata’nın karşısına… Ada’ya Minestrone çorba, bizede Yunan salatası ve Caprese salatası istedik. Hem hafif hem lezzetliydi her şey.
Kızımız yemeğini yer yemez uyudu. Bizde hemen yola koyulduk. Akademi Galerisi’nin önüne gelince yine sonu görünmeyen bir sıra. “Bu sıra nasıl biter” diye düşünürken yanımıza birisi yanaştı ve 20 euro karşılığı bize rezervasyon sırasından bilet satabileceğini söyledi. Bilet aldık ve hemen içeriye girdik. Saatlerce müzeyi gezdik, kızım zaten uyuduğu için rahat ettik. Burası hem müze hem de akademidir. Buradaki en önemli eser ise Michelangelo’nun Davut Heykeli’dir. 1504 yılında tamamlanan eser Rönesans heykel sanatının başyapıtı kabul edilmektedir. Yüksekliği 5.17 metre olan mermer heykel Floransa’nın sembolüdür. Heykel muhteşemdi, ihtişamına kapılmamak elde değil. Michelangelo’ya ait çok heykel vardı müzede… Müzenin özel bir bölümü var, burada fotoğraf çekmek yasak. Bir diğer tarafta da enstrüman bölümü var. İlk piyanoları görmeniz lazım, biz fırına benzettik:)

Davut Heykeli

Davut Heykeli
Akademi Galerisi
Akademi Galerisi
Akademi Galerisi
Akademi Galerisi
Akademi Galerisi

Galeriyi gezmeyi bitirince tekrar Gran Caffe’ye geldik, zaten hemen Akademi’nin yanında. Çay molası verdik, tiramisu yedik. Burada tatlı seçeneği çok fazla, deneyebilirsiniz. Tiramisu muhteşemdi tavsiye ederim, gerçi İtalya’da kötüsüne denk gelmek biraz zor olsa gerek.


Kahve molası bitince meydandan taksiye bindik ve şehri 360 derece panoramik açıdan görebileceğimiz en güzel yere gittik. Taksiyle gittiğimiz için eski şehirden çıkıp, yeni şehri de gezmiş olduk. Yukarıya çıkınca mest olacaksınız. Bütün şehir ayaklarınızın altında… 


Davut Heykeli'nin bir diğer kopyasıda burada yer almakta.







Şehrin güzelliği, doğallığı muhteşem. Hava tertemiz, etrafta inşaat yok, her yer yeşil, gökyüzü siyah değil mavi. Etrafa şöyle bir göz attıktan sonra hediyelik eşyacıları gezdik. Buradaki fiyatlar şimdiye kadar gördüklerimin en ucuzuydu haberiniz olsun. Eğer buraya uğrayacaksanız hediyelik eşya kısmını buraya saklayın. Hanım Ada’ya ve kendimize çok güzel tişörtler aldık. 


Sonrasında ormanın içinden aşağıya doğru indik. Bebek arabasıyla inmemize rağmen hiç zorlanmadık. Be Vino isimli kafeyi çok beğendik ve buraya oturduk. Hanım Ada’ya uygun pek bir şey yoktu burada, sebzeli pilav tarzı bir şey aldık. 


Be Vino

Be Vino

Aperol 

 Buradan çıktıktan sonra yol boyu şarap ve limoncello satan yerler var. Bizim gezimiz daha devam edeceği için ben alamadım ama size tavsiye ederim. Özellikle tasarım şişeleri yapılan Limoncello ve Toscana bölgesine ait ünlü şaraplar mutlaka alınmalı. 

Sonrasında Ada mutlu olsun diye Cumhuriyet Meydanı’na tekrar döndük ve burada kızımızı atlı karıncaya bindirdik. 


Son günümüzde çok erken bir saatte uyandık. 7.30’da Uffuzi’nin önünde sıraya girmiştik. Ben hiç sıra olmaz diye düşünürken yine 45 dakika bekledik. Müze 8.15’te açılıyor bu arada. Uffuzi’yi gezmek benim için eşsiz bir deneyimdi. Boticelli’nin, Leonardo’nun, Raffaello'nun, Caravaggio'nun, Rembrandt’ın,  Titian'ın, Michelangelo'nun, Giorgione'nın, Rubens'in, Velazquez’in , Francisco Goya’nın eserlerini yakından görmek onlara bakmak kelimelerle ifade edilemezdi benim için. 
 Floransa’da gördüğüm tüm muhteşem sanat eserleri anılarımda en güzel halleriyle silinmeden kalacak. Doya doya resimlere bakın diye Akademi Galerisi ve Uffuzi Galerisi için ayrı yazdım, göz atın mutlaka...






































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder